Sigmund Freud, mevcut kuramları geliştirme, mümkünse değiştirme hatta yeni sansasyonel teoriler üretme eğiliminde olan, en nihayetiyle 'bilinçli aykırılığı' seven bir düşünürdü. Bilim ve dünya tarihine çığır
açan görüşlerin sahibi olarak geçme arzusu, onun entelektüel hayatını şekillendiren en önemli unsurlardan biri olmuştur. Bu ihtirası
yüzünden kişiliği, kendisinin ortaya attığı "ID, Ego, Süperego"
kavramları arasında tanımladığı dengeye hiçbir zaman
uymamıştır. Freud'u, alt benlik ile süperego arasındaki dengeyi sağlayamayan bir narsist olarak tanımlamak mümkündür.
Freud, hipnoz konusunda emsallerine kıyasla yetersiz olduğunun farkındaydı. Birçok hastasını hipnotize etmekte zorlanıyordu. Ancak bu eksiklik, onun ihtirasını ve başarma arzusunu dindirmek yerine daha da körükledi. Freud, bu durumdan ilham alarak kendine özgü bir konuşma terapisi geliştirdi ve bu yöntemi psikanaliz olarak kuramlaştırdı.
Bu yöntemde, hastalarını bir kanepeye uzandırarak, onların göremeyeceği bir noktada oturuyor ve sanki kendi kendilerine konuşuyorlarmış gibi her şeyi açıkça anlatmalarını istiyordu. Kendisi de hastalarının anılarını hızlı ve ustaca yorumlayarak,
daha da derinlere inip bastırılmış duygu ve düşünceleri açığa çıkarmaya çalışıyordu.
Freud, her şeye rağmen, özellikle de Yahudi olmasının
kariyer yapmasına engel olacağı gerçeğini bilmesine karşın çok ünlü olmak istiyordu. 1884’te kokain üzerine araştırmalar yapmakla görevlendirildi ve bu madde sayesinde ün kazanabileceğine inandı.
Kokain‘in zararsız
olduğunu, hastalarının tedavisinde kullandığını; afrodizyak ve uyarıcı
etkisinden ötürü ağrılara ve depresyona iyi geldiğini, morfin bağımlılığının
tedavisinde kullanılabileceğine dair iddiaları defalarca kez öne sürdü.
Kendisi de yüksek sıklıkla bu maddeyi kullanıyordu. Her kokain
aldığında kendini daha güçlü bir birey olarak hissediyordu. Nişanlısı
Martha'ya yazdığı bir mektupta, "Günlük kullandığım kokain dozumu verdiğim
tavşan öldü" demiştir. Ayrıca, "hazımsızlığa ve depresyona karşı
küçük dozlarla alıyorum ve sonuç oldukça başarılı" sözlerinin de sahibidir.
Freud, kokain furyasının Avrupa'da yayılması sırasında ünlü olma fırsatını, Martha'yı ziyaret etmek üzere gittiği bir seyahat nedeniyle kaçırmıştır. Oda arkadaşı ve meslektaşı olan Carl Koller, kokainin tıpta anestezik olarak kullanılabileceği fikrini Freud'dan da önce açıklayan ilk kişi olmuştur. Freud, Yaşamım ve Psikanaliz adlı kitabında, kokainin
anestezik özelliklerini daha önceden bildiğini, ancak tıp çalışmalarını
bıraktığı için bu durumun başkaları tarafından açıklandığını iddia
etmiştir.
Freud, morfin
bağımlısı arkadaşı E.Fleischl von Marxow'a tedavi ilacı olarak kokain vermeye
başlamış; ancak bu tedavi arkadaşının morfin bağımlılığından kurtulmak yerine kokaine de bağımlı
hale gelmesiyle sonuçlanmıştır. Marxow, kokain kullanımını takip eden birkaç yıl içerisinde
acılar içerisinde hayatını kaybetmiştir.
Bir müddet sonra tıp
dünyası, kokainin zararları konusunda farkındalık kazanmaya başlayınca, Freud bu konu üzerine yazmaktan da
hastalarının tedavisinde kullanmaktan da vazgeçti ve kokain sanki hayatında hiç
yokmuş gibi davranarak konuyu tamamen kapattı. Kapattı kapatmaya ama bu durum
onun daha sonra yaydığı şöhrete de gölge düşürmedi değil...
Freud'un bilinçli aykırılığı, onu kokain bağımlılığını yenmeye ve bu maddeyi aniden bırakmaya yönlendirmiştir. Bu durum, onun şöhret ve şan arzusuna olan bağımlılığının bir yansıması olarak görülebilir.
Daha sonraları Freud'un bilinçli
aykırılığı, onu nevrotik vakaların temelinde cinselliğin yattığı teorisini geliştirmeye itti. Nisan 1896 yılında Viyana Psikiyatri ve Nöroloji
Topluluğu’nda sunduğu bildiride cüretkâr baştan çıkarma teorisini ortaya koydu. Bu teoriye göre tüm
nevrozlar, daha çocukken -özellikle- babalarının cinsel tacizlerinden
ötürü hastalanmışlardır. Benzetmelere dayanarak da anlattığı bu tezi, dinleyici
bilim insanları tarafından şaşkınlıkla karşılanmış ve bir tür "peri masalı" olarak nitelendirilerek ciddiye alınmamıştır. Bildirisinin ona şan ve şöhret getireceğine dair inancını daha önce
nişanlısı Martha'ya yazdığı mektupta da belirten Freud, bu kabul edilmeyiş ile
yıkıcı bir darbe daha almıştır.
O dönem oldukça yaygın
olan histerinin kaynağını babalara dayandırmak, toplumdaki hemen hemen
bütün erkeklerin pedofili olabilme ihtimalini düşünmek demekti; bu da
aykırılık değil büyük bir yanılgıydı. Zaten daha sonraları ailesinde de histeri belirtileri ortaya çıkınca, babası Jacop'un da istismarcı olabileceği düşüncesi,
Freud'un kendi teorisinin bir yanılgı olduğunu kabul etmesine neden olmuştur. Fakat
yine de narsist kişiliği, ihtirası ve diğer tutucu karakteristik özellikleri
yüzünden bu teorisini hiçbir zaman kenara atmayı kabul etmemiştir. Bunun yerine bilinçaltına yönelmiş, sorunların çocukluk dönemindeki travmalardan kaynaklandığını ve rüyalar aracılığıyla ortaya çıktığını iddia ederek Düşlerin Yorumu adlı kitabını yazmış ve bilinçaltında sansürlenen travma, istek ve düşüncelerin gerçek hayatta "Freud Sürçmesi" olarak açığa çıktığı tezini ortaya atmıştır.
Freud'un bütün ömrü, hemen hemen bu döngüde, başarma mücadelesiyle geçmiştir. O, uzun uzadıya yaşamış ama biz kısa yazmayı tercih ederek ve lafı uzatmadan, sadede gelelim...
Günümüzde MR gibi
çeşitli teknolojik aletlerin de yardımıyla bakıldığında; Freud'un bilinçaltıyla ilgili o dönemde ortaya attığı bazı fikirlerin doğrulandığını veya doğru bulunduğunu görmekteyiz. Freud’un fikirleri
ölümünden sonra bile ivme kazanmaya devam etmiş, günümüzde hâlâ temel alınan kuramlar arasında yerini korumaya devam etmiştir.
Freud -her insan gibi- hataları
olan, ancak insanlığa ve bilime kazandırdıklarıyla da unutulmaması gereken bir
şahsiyettir. Bilime hizmeti, ortaya attığı ve sistemleştirdiği teoriler olmuştur. İnsanlığa
hizmetiyse, başarıya giden yolda ihtiras arzusunu diri tutmanın önemini göstermiş olmasıdır.
Ayrıca, her ne kadar -yabancı bir kavram olsa da- sıkça öne sürdüğüm bilinçli aykırılık kavramı, Freud'un düşünce dünyasını anlamak için kritik bir öneme sahiptir ve gelecekte yapılacak araştırmalarla daha da aydınlatılarak bilimsel literatüre katkılar sağlayabilir, kim bilir?
Özetle Freud, bugün şahsı hakkında Netflix platformunda yayınlanan bir diziden çok daha fazlası; teknikleri, düşünceleri, kazandırdıkları günümüzde bile geçerliliğini koruyan ve inkâr edilmesi mümkün olmayan önemli bir bilim insanıdır…