Zaman, pek de doğrusal değildir. Geçmiş, gelecek ve şimdi, birbirine karışmış bir masal örgüsünde devinir.
“Gençlik tez canlıdır… Ve gönüllerde uyuyan yılanlar artık baş kaldırmalıdır”.
Kız, gönül çelen… Cilveli, fettan… Ve bir tanrıça gibi güzel. Bir bakışta zamanı bükebilen, bir gülüşle her şeyi susturup geleceği başlatan türden… Erkeğin başını döndürüyor, gönlündeki yılanı okşuyor, onu çaresiz bırakıyor… Saçları güneşe renk vermiş, gökyüzünden yeryüzüne düşen her yıldız ise onun saçlarında parlamak için gelmiş...
Her gülüşüyle yeryüzü hafifliyor, erkeğin gönlünde nice çağın sesi uyanıyor…
Bir gece… Yıldızlar yere daha yakın gibiydi. Erkek, kızı aynı yerde buldu. Kızın gözlerinde buğulu bir ışık. Bir şey sormadan yanına oturdu. Hikâye odur ya, bir kader örüntüsüyle parmakları birbirine değdi. Ve o an… Zaman gerçekten kıskançtır... Bu türden aşkları hazmedemez. Hemen bir çığ düştü içlerinden birine. Belki kıza, belki erkeğe. Kimse bilmedi…
Kız, kendi dünyasının zaman diliminde, bir anda başını erkeğin omuzuna yaslamak istedi. Saçlarının kokusu, toprakla gökyüzü arasındaki bir rüzgâr oluverdi. Bütün cihanı seyran etti. “Bak” dedi o sırada kız. Küçücük parmağını kaldırdı ve erkeğin koluna tırnağıyla bir iz çizmeye başladı. Ne çizdiğini sormadı erkek. Sadece izledi…
Ay, geceyi örtmekle meşguldü o sırada. Bu ize şahit olamadı… Gök boşluğunda sessizce parıldayan yıldızlar ise onların kaderine dair söyleyeceklerini çoktan unutmuştu. Dünya, kendi devinimini sürdürüyordu; kimsenin gönlüne aldırmadan…
Erkek, kızın koluna çizdiği izi günlerce düşündü. Bir gece, artık düşünmekten yorulunca kızın karşısına çıktı. “Bu çizdiğin şey ne?” dedi. Kız, omuz silkti. Saçları rüzgârda hafifçe savruldu. “Bir şey değil” dedi, “Geçer…”.
“Ben seni her gördüğümde içimde bir şey kanıyor” dedi erkek aniden. Kız, başını kaldırdı ve hafifçe güldü. Ama o gülüşte büyük bir acı vardı: “Kanayacak tabi” dedi, “Kalp böyle çalışır. Kanamazsa ölür”.
Ve bir rüzgâr geçti ikisinin arasından. Bir ırmağın kıyısında suskun bekleyen taşlar gibi oldular sonra. Ne el uzatabildiler birbirlerine ne de sarılabildiler. Sadece baktılar… Erkek, kızın güzelliğine baktıkça daha da gençleşiyordu. Kız, erkeğin yüzünü gördükçe daha da büyüyordu…
Gecenin o saatinde, erkek bir “Ah” çekti. Kız, gözlerini yumdu. Gökyüzü biraz daha döndü. Ay küçüldü, yıldızlar yoruldu, gece yıprandı.
0 Yorumlar