10 KASIM

10 KASIM

10 KASIM

Daha alfabenin 29 harften oluştuğunu bilmiyor, yumuşak ‘ğ’ adındaki harfi kullanarak akıllı tahtaya doğru düzgün ‘öğrenciler’ yazamıyorsunuz; kalkıp “yaptığı harf devrimi bizi cahil bıraktı” diye ortalıkta laf şakıyorsunuz. Aslında siz, insanların okur-yazar olup aydınlanmasını hazmedemiyorsunuz. Çünkü o adam, sahte huri, cennet, köşk vaatlerinize direkt balta koydu diye böyle yırtılıyorsunuz...

Sonra kalkıp "rakıcı falandı" diyerek geviş getiren antiloplar gibi geveledikçe geveliyorsunuz fakat o rakıyı bir gün bile mesai saatlerinde içmediğini bilmeyecek kadar da cahilce yaşıyorsunuz. Velev ki içti diyelim, size ne be kardeşim? Uçuyor, kaçıyor, rüyadan rüyaya, şekilden şekle giriyor diye cilalayarak anlattığınız adamların dergahlarda, tekkelerde, kapalı kapılar ardında şarabından deve sidiğine kadar uzanan içecek tertibini söyleyemiyorsunuz. Çünkü vananın ağzı size dönse ilk kendinizin boğulacağını biliyorsunuz.

Osmanlı torunu olduğunuzu iddia ediyorsunuz, dedeniz Piri Reis’in 1513’te çizdiği coğrafik haritayı 19. yüzyılda şeriata uygun mu değil mi diye tartışıyorsunuz. Sizi, “eğitim, akıl, bilim, uygarlık” diyerek o tartışmadan çıkaran adama halen nankörlük yapıyorsunuz.

“Efendim saltanatı kaldırdı” diye mahalle karıları gibi dedikodu yapıyor, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek topunuzu kul olmaktan kurtardığını çabuk unutuyorsunuz. Çünkü siz, kula kul olmayı babadan alışagelmiş şekilde seviyorsunuz.

“Biz Osmanlıyız” diye edebiyat yapıyorsunuz ama padişahın Sevr paçavrasını kabul ettiği halde o adamın İngiliz mandasına razı olmamasından bihaber yaşıyorsunuz. Aslında biliyorsunuz da onun için nefret ediyorsunuz. Çünkü siz isimlerinizin; James, Franceska, Venizelos olmasını istiyordunuz...

Anladık sevmiyorsunuz. Basitleştirelim o zaman; sevmek kendi tercihiniz, ama saygı duymak da hayat gerçeğinizdir!

10 Kasım 2019
Yunus Emre İSPİR